Kim bilir belki çok deneyimli, belki çok yeni bir yöneticisiniz. Belki de bir yönetici adayı olarak geliştirme programına alındınız. Bu bir şey değiştirmez. Siz bu pozisyona sebepsiz yere gelmediniz. Muhtemelen meslektaşlarınızdan daha iyi bir performans sergilediniz. Sorumluluklarınızı doğru bir biçimde ve zamanında yerine getirdiniz. Ancak şuandan itibaren bunların hiçbir önemi kalmadı. Bu yeni bir serüven ve bu serüvende başarıya ulaşmanız için bilmeniz gerekenler var!
ARTIK KRİTERLER DEĞİŞTİ…
İlk yapılması gereken başarı kriterlerinin değiştiğini kabul etmek, kendinizi, davranışlarınızı, stratejinizi yeni kriterlere uygun olarak değiştirmeye başlamaktır. Kendi başarınız ve bireysel yüksek performansınız artık sizi değerlendirenler için önemli bir başarı kriteri olarak kabul görmeyecektir. Unvanı aldığınız adan itibaren birincil önem taşıyan husus; size bağlı olan ekibinizin, sorumluluğunu üstlendiğiniz şubenin/departmanın başarısıdır. İşletmenin belirlediği ve sizden beklediği stratejik hedefler ve kilometre taşlarına ulaşmak için atacağınız adımlar ve sağlayacağınız katma değerler önemli hale gelmiştir.
Basitçe örneklendirecek olursak, firmanızın en yüksek satış rakamlarına ulaşan, müşteri ile iletişimi en kuvvetli satış danışmanlarından biriyken, bir mağazaya/bölgeye yönetici olarak atandınız. Artık sizden beklenen iyi bir satışçı olmanız değil, iyi bir rehber olmanızdır. Süreçleri, çalışanları, müşterileri, rakipleri, ürünleri, riskler vb. daha iyi analiz edip oyuna yön vermeniz beklenecektir. Kuşkusuz eski tecrübelerinizin büyük katkısı olacaktır ancak bana sorarsanız size yeni bir beceri seti lazım…
Sizi bu noktaya getiren becerileriniz, sizi burada tutmaya yetmeyebilir. Kendinizi geliştirmeye, yeni beceriler edinmeye ve kendinize yatırım yapmaya vakit kaybetmeden başlamalısınız. Bu sizi gelecekte daha iyi pozisyonlara taşıyacak olan araçların başında gelir.
YÖNETİCİLİK, ARADA KALMIŞLIKTIR…
Günümüzde yöneticilik pozisyonları için kullanılan onlarca unvan var. Yönetici, yönetmen, müdür, direktör, koordinatör vs . Bu unvanlar yaz yaz bitmez. Bu tanımlamalar sizin şirketin hiyerarşi tablosundaki yerinizi belirler ve çok önemlidir. Bunlar bir yana en eski kavramlardan bir tanesi olan “İdareci” kavramı durumu en iyi özetleyen kavramdır. Hiyerarşik olarak nerede olursanız olun gerçek pozisyonunuzun“idarecilik” olduğunu unutmayın.
Gerçek olan şu ki sürekli olarak arada kalmışlık hissi yaşayacaksınız. Bu durumu iyi idare edebilen yöneticilerin gelecek için yollarının açık olduğunu söylemek mümkün. En çok arada kalmışlık hissedeceğiniz başlığa kısaca bir göz atalım.
Şirketin sahibi değilseniz pozisyonunuz gereği sizin de yöneticileriniz olduğu gibi sizin yönettiğiniz bir ekipte olacak. Zaten pozisyonunuz gereği arada kalmış durumdasınız. Çünkü yöneticilerinizin sizden beklentileri ile yönettiğiniz ekibin sizden beklentileri çoğu zaman örtüşmeyecektir. Sizin her iki kanatada ihtiyaç duyduğunuzu ve farklı noktalarda destek beklediğinizi düşünecek olursak; idare etme kavramı burada hayat buluyor diyebiliriz.
Yöneticileriniz sizden çoğunlukla; kaynakların etkin kullanımı, planlama, risk yönetimi, kurumsal hedeflere ulaşma, karşılaşılan günlük sorunların çözümü, büyük sorunlar için çözüm önerilileri bekleyecekler. Oysa ekibiniz; görevlerini yerine getirirken onlara destek olmanızı, karşılaştıkları ve aşamadıkları sorunları onların için çözmenizi, sosyal hayattaki sorunları için bile onlara yardımcı/anlayışlı olmanızı, onların kişisel gelişimleri ve kariyer planlamaları için onlara zaman ayırmanızı, firma ile ilgili yaşadıkları sorunlarda onların yanında yer almanızı, kafalarına takılan her soru için onlara açık ve net bir cevap vermenizi bekleyeceklerdir.
Bu iki kanadı dengede tutamazsanız kokpitinde olduğunuz uçağı hedeflere doğru uçuramazsınız. İşte bu denge sağlama işine “idarecilik” denir. Bu arada kalmışlık hissinin, işin doğasında olduğunu kabul edip, alışmalısınız. Aksi takdire 6 ay dolmadan söylenmeye, mutsuz ve başarısız bir çalışan haline evrilmeye başlamanız kaçınılmaz olur.
YÖNETİCİLİK İZLEYEREK ÖĞRENİLMEZ…
Profesyonel iş hayatınız boyunca bir çok yönetici ile çalıştınız daha fazlasıyla tanıştınız ve gözlemlediniz. Yaptığınız gözlemler ve kendi birikimlerinizi bir araya getirerek bazı çıkarımlar elde ettiniz. Buraya kadar her şey normal. Ancak şunu bilmelisiniz; o vardığınız sonuçları uygulamak sandığınız ya da zamanında ahkâm kestiğiniz kadar kolay değil. Sebebi ise o gözlemlediğiniz kişiler üzerinde sadece mesai saatlerinde, sizinle kesişen noktalarda gözlem yapabilmiş olmanız. Yani eksik veri ile alınmış ve doğruluğuna inanmış olduğunuz kararlardan başka elinizde hiç bir şey yok.
Şöyle ifade edeyim. Yönetici olmak, ebeveyn olmak gibidir. Size açık yüreklilikle kendi hayatımdan bir örnek vereyim. Uzunca süre devam eden mutlu bir ilişkiden sonra evlilik kararı aldığımızda beni bekleyen zorluklardan gerçekte haberdar değildim. Çok şükür karşılaştığımız tüm zorlukları eşimle birlikte, elbette bazı yaralar da alarak aşmayı ve sonrasında yaralarımızı sarmayı başardık. Çocuk sahibi olma kararı verdiğimizde başta kendi ebeveynlerim olmak üzere birçok başka ebeveynlerin çocuk yetiştirmede yaptıkları yanlış ve doğruları değerlendirip kendimle ilgili bazı ilkeler belirledim. Kendimce hazır olduğuma inandım. Sonuç; sağ salim dünyaya gelen bebeği kucağımıza verip bize emanet ettiklerinde onun bakımı ve gelişimi ile ilgili her şeyi bilip uygulayabilir olmamız gerekiyordu. Ben ise suratına fener tutulmuş tavşan gibi dona kalmıştım. Oysa teoride her şey olması gerektiği gibiydi. Eşimin gebeliği süresince onlarca kitap okumuş, üzerine uzun uzun düşünmüş ve çok iyi gözlem yapmıştım. Yaklaşık 4 yıl boyunca bu durumla boğuştum. 4. Yılın sonunda baba olmanın ne demek olduğunu küçük küçük idrak edip, elbette ki birçok kusurla birlikte uygulamaya başlayabildim. Bugün hala öğrenmeye ve kendimi bu alanda geliştirmeye gayret ediyorum. Bir eğitimci olmama rağmen deneyimsel öğrenmenin gerçekliğini işime geldiği için yok saymış ve hazırlıksız yakalanmıştım. İşte bu yüzden yönetici olmak ile ebeveyn olmak arasında bir bağ kuruyorum. Yöneticilik te tıpkı ebeveyn olmak gibi izleyerek öğrenilecek bir şey değil. Yaşanarak, tecrübe ederek her gün geliştireceğiniz ve ucu bucağı olmayan, asla “tamam ben oldum” diyemeyeceğiniz bir özellik. Üstelik profesyonel hayattaki oyuncular sizi 4 yıl boyunca koşulsuz destekleyecek olan aile bireylerinden oluşmuyor. Bırakın 4 yılı bir kenara size 4 ay fırsat tanınıyorsa şanslısınız demektir.
Peki bu durumda ne yapmalısınız? Önceden durumun farkına varabilmek, kabullenmek, gelişime ve değişime açık olmak, öğrenmeyi hiç bırakmamak, üzerinizdeki baskıyı azaltarak içinde bulunduğunuz yeni profesyonel dünyaya daha hızlı uyum sağlamanıza yardımcı olacaktır. Yöneticilik; her gün üzerine koyduğunuz ve asla tamamlanmayacak bir öğrenme ve deneyim yolculuğudur.