Üstlendiğiniz pozisyonun gerektirdiği tüm sorumlulukları harfiyen ve hatasız olarak yerine getirmek bunun için çok çalışmak ve çabalamak hatta uzun yıllar aynı işletmede görev yapıyor olmak size terfi getirmez… Eğer yükselmek istiyorsanız tüm bunların yanında yapmanız ve asla yapmamanız gerekenler vardır. Kendi tecrübelerime göre en önemli olanları kısaca açıklamaya çalışayım…
İletişim Gücünüz Çok Kuvvetli Olmalı…
İngilizce bilginizin çok iyi olması hatta iki yabancı dili daha kullanabiliyor olmanız, Türkçeyi iyi kullanamıyorsanız önemsizdir. Kendini, ana dilinde iyi ifade edemeyen bir bireyin tüm çabaları çoğunlukla boşa çıkar.
Kendinizi, başarılarınızı, karşılaştığınız ve çözdüğünüz sorunları, beklentilerinizi yöneticilerinize kısacık zamanda, doğru, yalın ve eksiksiz aktarabiliyor olmanız önemlidir. Bunu başarabilmek için ise sözlü ve yazılı olarak kendi dilinizi çok iyi kullanmanız gerekir. Bu noktada geliştirilebilir olduğunuzu düşünüyorsanız bol bol okumanızı ve kendi düşüncelerinizi hiçbir yerde yayımlamayacak bile olsanız zaman zaman kaleme almanızı, doğaçlama ve temalı konuşma kulüplerine katılmanızı önerebilirim.
Takdir Hırsızlığı Yapmayın…
Birçok orta kademe yöneticisi, ekibi iyi iş çıkardığında ve üst yönetim bu durumu takdir ettiğinde bunu kendi başarısı olarak lanse eder ve takdirin büyük kısmını kendi alır. Bu en büyük hatalardan biridir. Bu hataya düşmeyin. Böyle bir durumda kendinizi ekibinizin yanında konumlandırmayın. Onlarla birlikte takdir edilen olmak yerine, yöneticilerinizle birlikte ekibinizi takdir eden olun. Bu ekibinizi sonraki projeler için cesaretlendirir. Size duydukları saygı ve sadakat hissi pekişir. Aynı zamanda yöneticilik vasıflarına haiz olduğunuzu üst yönetiminize ispatlar.
İşletme İçinde Doğru Görev Alın…
Yaptığınız iş yüksek teknik bilgi ve beceri gerektiriyor olsa dahi monoton bir iş ise terfi beklemeyi bırakabilirsiniz. Kendi pozisyonunuz için çaba harcamalısınız. Bulunduğunuz pozisyon yöneticinizin kontrolünde ancak, inisiyatif kullanabileceğiniz bir pozisyon olmalı. Zaman zaman problemlerle karşılaştığınız bir pozisyon, hem problem çözme becerilerinizin geliştireceği hem de yöneticilerinizin problem çözebildiğinizi görebilecek olması açısından önemlidir. Yaratıcılığınızı kullanabileceğiniz en özgür alan burasıdır.
Sürekli Yoğun Gözükmeyin…
Siz hiç sürekli olarak çok çalışan, neredeyse her gün mesaiye kalan bir tepe yöneticisi gördünüz mü? Belli dönemlerde belki böyle gözükebilir ama asla süreklilik arz etmez. Hatta tepe yöneticileri, işletmenin “vizyonu dar” personellerince “hiçbir iş yapmadan dünyanın parasını kazanıyorlar” klişesi ile tanımlanırlar. Elbette ki bu koca bir yalan. Eğer sizde bir gün tepe yöneticilerinden biri olmak istiyorsanız sürekli yoğun gözükmeyi ve izinlerinizi ertelemeyi bırakın. Çoğu çalışan yoğunluğunun hiç bitmediğini, hasta olma lüksünün bile olmadığını, izinlerini önceden planlayamadığını, planlasa bile uyamadığını ve işletmedeki bir çok kişiye göre çok çalıştığını söyleyerek şikayet eder. Bu çok çalışmanın da kendisine zaman içinde daha iyi bir pozisyon ve gelir getireceğini umar. Oysa yöneticinizin bu duruma baktığında göreceği şey muhtemelen zaman planlaması ve iş delegasyonu yapamayan, ekibini ve kaynaklarını etkin şekilde yönetemeyen bu yetenek eksikliğini çok çalışarak telafi etmeye uğraşan, iyi niyetli bir çalışan olacaktır.
Yöneticilerinizle Arkadaş Olmayın…
Birçok çalışan işletmedeki yöneticilerle arkadaşlık yapmanın iyi bir fikir olduğunu düşünür ve bu bağı kurmak için fırsat kollar. Bu oldukça yapay bir bağdır ve işe yaramaz. Bu hataya düşmeyin. Bunun yerine onları daha yakından tanımanın önemini kavramalı, nasıl düşündüğü, nasıl değerlendirme yaptığı, nasıl karar verdiği ile ilgili bilgi sahibi olmalı ve mesafeyi her zaman korumaya özen göstermelisiniz. Yöneticinizin özel hayatında dahi bir sorun ile karşılaştığında çekinmeden sizi arayabileceğini bilmesiyle, ortak taraftarı olduğunuz bir takımın başarısından sonra kendisine yollayacağınız argo mesaj aynı şey değildir… İlkini samimiyet, ikincisini laubalilik olarak tanımlayabilir.
Yöneticilerinize Asla Hayır, Yapamam Demeyin…
Genellikle bir yönetici size ve ekibinize sorumluluklarınızın dışında bir iş yüklemeye çalışıyorsa, karşılaştığı bir problemi çözme çabası içindedir. Onu anlamaya ve sorunun ne olduğunu öğrenmeye veya tahmin etmeye çalışın. Sorunun özünü size söylemek istemeyebilir, zorlamayın. Geçerli sebepler sunarak “hayır” diyerek haklı olmak yerine; “evet, yapabilirim” diyerek onun çözümü olun. Gerekiyorsa ekstra çalışmalar yaparak isteneni beklenenden kısa sürede tamamlayın. Size, “Hayır demeyi öğrenin” telkininde bulunan işletme kitaplarının betimlediği durum bu değildir, birbirine karıştırmayın. Kendinize şunu sorun; ”Eğer bir futbol takımının teknik direktörü olsaydınız sadece tek bir mevkide çok iyi oynayan bir sporcuyu mu, yoksa bir mevkide çok iyi oynarken zor durumlarda başka mevkilerde sorumluluk alabilen bir sporcuyu mu tercih ederdiniz?” İşi yapmaya çalışırken mükemmel olmaya çalışmayın, hata yapmaktan ve işe kendi yaratıcılığınızı katmaktan çekinmeyin. Zaten sizin birincil sorumluluğunuz olmayan bir alanda hata yapabileceğiniz önceden öngörülmüş ve tolere edilebilir bir durumdur. Kendi bakış açınızı yaptığınız işe yansıtmanız hem siz, hem yöneticiniz, hem de işletme için bir kazanımdır.
Çocukluk Yapmayın, Bilgi Verin…
Çocuklar ebeveynlerine kendilerini ispat etme çabasında oldukları dönemde onları yaptıkları işten uzak tutmaya çalışırlar. Örneğin, resim yapan bir çocuk, resim bitene kadar annesinin resmi görmesine izin vermez. Çizmeyi bitirdiğinde annesinin yanına gidip şaheserini gösterir ve sorar “Güzel olmuş mu Anne?” Bu onaylanmayı ve takdir edilmeyi bekleyen bir sorudur. Profesyonel iş dünyasında bu tavır size bir şey kazandırmaz. Bilgi vermek için işin bitmesini beklemek yanlış bir tavırdır. Her ne kadar yöneticiniz ne yaptığınızla ilgilenmiyor gibi gözükse de sizden sürekli bilgi veya rapor bekler. Yöneticinizin gelişmelerden haberdar olması için size sürekli soru sorması gerekmemelidir. Zaten bu tavrı takınan bir yönetici sizi de rahatsız eder. Tepe yöneticileri işlerini yaparken birçok bilinmezin içinde çalışır, karşılaştıkları kötü sürprizler karşısında çok hızlı ve en doğru kararı vermeye çabalarlar. Onlara yeni sürprizler vermek yerine çocukluğu bırakın ve sürekli olarak bilgi verin.
Yöneticinizin Çözemediği Bir Sorunu Asla Çözmeyin…
Bu madde bu makalede yazdıklarım içinde en önemlisidir. Yöneticilerinizde zaman zaman çözemedikleri sorunlarla karşılaşır. Eğer siz çözümü biliyor ya da görebiliyorsanız sakın çözmek için hareket etmeyin. Bunun yerine çözüm önerinizi yöneticinizle paylaşıp onu ikna etmeye çalışın. Sizin önerdiğiniz yöntemle sorunu çözerse, bu sizin sorunu çözmenizden daha kıymetlidir. Bu durum sizin uyumlu bir ekip arkadaşı olduğunuzu kendisine hatırlatır ve size duyduğu güven pekişir. Eğer bir gün yöneticiniz hata yapacak olursa ki mutlaka olacaktır; “Ben size söylemiştim” , “Sizi bu konuda uyarmıştım” cümlelerinden uzak durun ve çözüme odaklanın. Hatta mümkünse o hata yapmadan önce bu hataya düşmesine engel olun. Bunu yapabilmek için kendi işlerinizin yanında onun ev ödevlerini yapmanız gerekebilir, kesinlikle bundan gocunmayın.
Şunu Unutmayın….
Sizin terfi almanızın ve iş hayatında yükselmenizin en kısa yolu yöneticinizin yükselmesidir. Bu önerilere uymayı başarırsanız yükselen yöneticiniz sizi sürekli olarak yakınlarında istediği için kendisiyle birlikte sizde yükselirsiniz. Yükselmek için sabır, azim ve birlikte çalışmak önemlidir.
Hırsına yenik düşen bazı sözde profesyoneller çözümü, yöneticilerini işletme içinde zayıflatmakta ve itibarlarını zedelemekte bulurlar. Eğer başarılı olurlar ise yöneticileri şirketten ayrıldığında kendilerini ortaya atar ve bu pozisyona talip olurlar.
Peki bu da bir yöntem değil mi?
İşin etik kısmını bir kenara bıraksak bile bu işe yarar bir yöntem değildir? Muhtemelen tepe yönetimi bir başka şirketin yöneticisini transfer edecek ya da iş gücü piyasasından bir başkasını istihdam edecektir. Bu kişiyi bir alternatif olarak düşünmeyecektir bile. Bunun sebebi başarısız olmuş bir yöneticin sorumluluğunda çalışmış olmasıdır. Yani o da başarısızlığın bir parçasıdır. Bu aşırı hırslı çalışan ise hakkettiği terfiyi alamadığı düşüncesiyle iyice demotive olacak ve özgüven kaybedecektir. Yolun sonu bu yöntemde iki yere çıkar. İlki istifa… İkincisi ise hayat şartlarından dolayı istifa edemeyen mutsuz ve verimsiz bir çalışana evrilmek. Kim bilir çalıştığınız şirketlerde bu senaryoya kaç kez şahit oldunuz …